banner26

35 yıllık eğitimci Emiroğlu: Dünyadan kopmadan milli değerlerine bağlı eğitim

35 yıllık eğitimci Ada Kent Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Talip Emiroğlu, “Bence Sn. Cumhurbaşkanımızın Tayyip Erdoğan’ın, ‘Dünyadan kopmadan milli değerlerine bağlı eğitim’ iradesi çok doğru bir husustur.

Güncel 09.10.2019, 12:36 09.10.2019, 12:36
7
35 yıllık eğitimci Emiroğlu: Dünyadan kopmadan milli değerlerine bağlı eğitim
banner32

35 yıllık eğitimci Ada Kent Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Talip Emiroğlu, “Bence Sn. Cumhurbaşkanımızın Tayyip Erdoğan’ın, ‘Dünyadan kopmadan milli değerlerine bağlı eğitim’ iradesi çok doğru bir husustur. Bu anlayışı idrak etmede YÖK daha başarılı olmuştur” dedi.





Yekta Saraç başkanlığındaki YÖK’ün başarılı işlere imza attığını da belirten Emiroğlu, ”Bunu 35 yılını eğitime vermiş tecrübemle söylüyorum. Sn. M. A. Yekta Saraç Başkanlığı döneminde YÖK’te çok başarılı çalışmalar yapıldı. Bir kere bütün kurum zapturapt altına alındı. Önceden evrak kayboluyordu oralarda. Üniversitelere düzen getirildi. Kriterler koyuldu. Son yıllarda eğitimin standardının yükseltilmesi adına çok güzel çalışmalar yapılıyor” diye konuştu.





Emiroğlu, eğitim alanında önemli açıklamalar yaptı. İşte o açıklamalar;





SORU:Türkiye’de eğitimin son 15 yıllık seyri…





Talip Emiroğlu: Bana göre Türkiye’de eğitimin son 15 yılını değerlendirirken, bunun 2013 yılından sonraki 5-6 yılını ayrıca ele almak lazım. Çünkü 2013 öncesinde tam olarak Sn. Erdoğan’ın iktidar olduğunu söylemek mümkün görülmüyor. Nelerle mücadele ettiğini sonradan anladık. Ülkeyi yönetme uğraşı verirken, diğer yandan da devletin bütün kurumlarına sızmış olan FETÖ örgütü ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bilindiği gibi Millî Eğitim Bakanlığımız bu örgütün en güçlü olduğu kurumlardan biriydi. Bu yüzden iktidar 15 yıllık süreçte eğitimde istenileni maalesef gerçekleştirememiştir. İş biraz yaz boza dönüşmüştür. Hatırlayın, bir Milli Eğitim Bakanı’nın getirdiği uygulamayı, sonra gelen Bakan, sanki başka partinin Bakanıymış gibi silip atmıştır. Sınav sistemlerini kastediyorum.





Bu ülkede 7-8 yıl okuma yazma öğretimi el yazısı ile yapıldı. Bu çok ilkel ve yanlış bir uygulamaydı. Buradan sakıncalarını tekrar etmeyeceğim. Ben okullarımda bu uygulamaya karşı çıktım. Uygulatmadım, o dönemdeki öğrenci ve öğretmenlerim bilir. Bunun için soruşturmalar geçirdim ama vazgeçmedim. Çünkü eğitimi vicdanımla yaptım ben. Kendi çocuğum için doğru bulmadığımı hiçbir çocuk için doğru bulmam. Bu tür yanlış uygulamaların arkasında da emperyalist işbirlikçileri vardır.





S: MEB’deki doğru olmayan uygulamaları emperyalist güçlere mi bağlıyorsunuz?





C: Tamamı değil belki ama kritik ve can alıcı uygulamalarda onların parmağı olduğunu düşünüyorum. Bakın biz 20-25 yıldır neyle övünüyorduk? Genç nüfusumuzla. Diyorduk ki, şu kadar genç nüfusumuz var, yarın yaşlı Avrupa’da daha etkin olacağız. Biz böyle söylerken, onlar da kendi çıkarları doğrultusunda bizim eğitimimize müdahale etmiş olamazlar mı? Ayrıca onların penceresinden baktığımda bunu normal karşıladığımı da söylemeliyim. Artık dünyada sınır savaşları yok, yapılanlar aldatmacadır. Gerçek savaş kültür alanındadır. Ülkeler kendi kültürlerini kabul etme savaşı veriyor. Küresel dünyanın üstte ortak bir kültürü var. Bu ortak kültür içerisindeki ağırlığınız, alttaki yerel kültürünüzün kabul edilmişliğiyle orantılıdır.
2013 öncesi bir sürü okul ve üniversiteler açıldı. Öğrenciye yaptırım ortadan kalktı. Sınıfta kalma ortadan kalktı. Kolay diplomalar verildi. Lisans ve Master diplomaları da kolayca verildi. Herkes kendini okumuş hissediyor ama maalesef tahsile ters orantılı olarak işlev azaldı. Yurtdışındaki pazarlarda rekabet edip ülkeye döviz kazandıracak insan sayımız azaldı.





S.Eğitimde 2013’den sonra düzelme oldu mu?





C-Ortaya irade kondu.2014 yılı Milli Eğitim şurasında Sn. Erdoğan’ın yaptığı konuşma Milli eğitimimizde bir milattır. Milli eğitim gerçekten milli olacağı işaretini veriyordu. “Dünyadan kopmadan milli değerlerimize bağlı eğitim…”
Tam da biraz önce söz ettiğimi kültür mücadelesi başlatıldı.Bence bu irade çok doğrudur.Bakın bu gün 0-16 yaş çocuklarımızın oynadığı oyunlara,izlediği filmleri,etkilendiği kahramanlara,maalesef yüzde doksanın üzerinde yabancı kültürlere aittir.Yerli unsurlar çocuklarımıza banel geliyor.TRT bu yönde çalışmalar yapıyor.Örneğin,Keloğlan karakterimizi güncelleyerek çocuk filmleri yaptı.Yararlı oldu ama yeterli değil.Çocuklarımız başka kültürler etkisinde.Bu aynı zamanda kendi kültürümüzün de yok olma tehdidi altında olduğuna işarettir.
Tabi bu yolda güzel gelişmeler var ama zaman lazım. Sn. Bakanımızı hepimiz tanıyoruz. Eğitime çok vakıf bir hocamız. Ancak koskoca Türkiye’de iyileştirme kolay değil.
Bence cumhurbaşkanımızın eğitimde millileşme vizyonu yükseköğretimde daha iyi algılanmış ve uygulamada başarılı olunmuştur.





S: Sizin Kıbrıs’ta Ada Kent Üniversitesi, İstanbul’da Avrupa Meslek Yüksekokulunuz var. Sanırım yıllardır YÖK’ü izliyorsunuz, başarılı buluyor musunuz?





C: Bunu 35 yılını eğitime vermiş tecrübemle söylüyorum. Sn. M. A. Yekta Saraç Başkanlığı döneminde YÖK’te çok başarılı çalışmalar yapıldı. Bir kere bütün kurum zapturapt altına alındı. Önceden evrak kayboluyordu oralarda. Üniversitelere düzen getirildi. Kriterler koyuldu. Son yıllarda eğitimin standardının yükseltilmesi adına çok güzel çalışmalar yapılıyor.
Yeri gelmişken bir hatıramı nakletmek isterim. İki yıl önceydi, Avrupa Meslek Yüksekokulu ile ilgili YÖK Başkanı’ndan randevu istemiştik. Bir süre sonra bizi davet ettiler. Sayın Saraç’ın masasının üzerinde bizim okulun dosyası vardı. Okulumuzla ilgili bazı sorular sordu. Kütüphane kaç metrekare, kaç kitap var, öğretim görevlileri, öğrenci başına düşen alan, bir öğrenci için harcanan öğretim ücreti…Daha bir sürü şey. Bazı cevaplarımızı dosyaya bakarak kendisi düzeltti. Bizimle ilgili bizim bilmediğimiz bazı bilgileri de ondan öğrendik. Yani bizim okul hakkında her şeyi biliyordu. Yapmamız gerekenler için de tavsiyelerde bulunuyordu. Devlet böyle olmalı. Bilecek, kontrol edecek ve doğru yönlendirecek.





S: Vakıf üniversiteleri son günlerde eleştirildi, bu konuda ne diyeceksiniz?





C: Bakın kötü olan, zararlı olan üniversiteleri benimki de olsa eleştirelim, yaptırım uygulayalım. Ama işini iyi yapanları ayıralım. Hepsini aynı kapta değerlendirmeyelim. Bu ülkeye vakıf üniversiteleri gerekli ki, açılmasına izin verildi. Eğer vakıf üniversitelerinin bazıları para kazanma eğilimindeyse, o zaman şirket üniversiteleri açılmasına da izin verilsin. Para kazanmak isteyenden vergi alınsın. Hem herkesin niyeti belli olsun.
Ama bir gerçek var ki, vakıf üniversiteleri sektöre rekabet ve canlılık getirdi. Devlet üniversitelerine de heyecan getirdi. Artık devlet üniversiteleri de vakıf üniversiteleri gibi eğitimde kaliteyi hedefliyor. Yurtdışı fuarlarına gidiyor. Daha çok yabancı öğrenci getirmek istiyor.
Yeri gelmişken belirtmek isterim, Vakıf üniversiteleri konusunda benim de eleştirilerim var tabi. Devlet kontenjan veriyor, sınav yapıyor, öğrenciye şu üniversiteye git diyor. Yani sana paralı, hazır öğrenci gönderiyor. Bu avantaj hiçbir sektörde yok. Devlet vakıf üniversitelerine lütfediyor. Bunun değerini bilmek lazım. Cumhurbaşkanımız daha çok kaliteli istemekle haklı. Vakıf üniversiteleri çok kaliteli olmak zorunda. Her yönüyle, her fakülteyle iyi olunmayacağı için tematik olmak daha doğru gözüküyor. Ama 20-30 bin öğrenciyle tematik olunmaz ki.






S: Siz dershanecilik ve özel okulculuk geçmişine sahipsiniz. Yanılmıyorsam yirminin üzerinde okul kurdunuz. Sosyal sorumluluk bağlamında devlete de 4 okul bağışladınız. Sonuncusu engelli okuluydu. Özel okulların bugünkü durumu tartışılıyor, ne dersiniz.





C: Önce şunu düzeltelim, ben “bağış” sözcüğünü doğru bulmuyorum. Biz kimiz ki, koskoca cihan devletine okul bağışlayalım? Biz devletimiz sayesinde varız. Onun verdiği imkanlarla bir şeyler yapabiliriz. Dolayısıyla her şeyimiz devletimizindir, canımız da dahil. İmkânımız ölçüsünde devletimiz ve milletimiz için bir şeyler yapmaya çalıştık ve çalışacağız.
Özel okulculukla ilgili sorunuza gelince, Türkiye Özel okullar Derneği Başkanı Sn. Nurullah Dal diyor ki “okullaşma oranı yüzde 20, ama özel okul öğrenci oranı yüzde 8.7…” Bu çelişki nasıl izah edilir? Hesapsız kitapsız okul açılmasıyla tabi. Elbette ekonomik krizin de bunda etkisi olabilir ama bu kadar değil. Ben bunca yatırımın doğru ve bilinçli kullanıldığını düşünmüyorum. Okul sahipleri arasında samimi diyalog yok. İş birliği de yok. Derneklerimiz var. Fedakârca çalışıyorlar ama yetmiyor. Her okul kendini ötekinden üstün görüyor ve farklı programlar yapmaya çalışıyor. Farklı söylemler oluşturuyor.
Kimi “Atatürkçü”, kimi “yenilikçi”, kimi “maneviyatçı”, kimi “batıcı” çocuklar yetiştireceğini söylüyor. Türkiye’miz, artık çücü, cıcı çocuklar yetiştirmekten vazgeçmeli. Ortak bir akılla kişilikli, bilimsel eğitime odaklanmalı. İlerde neci olacağına çocuklar karar verebilmelidir.
Bakıldığında, bunca teknolojiye, bunca ithal eğitim modellerine rağmen halen eğitimde belirleyici öğretmendir. Ötekiler destek unsurlardır. Buna göre okullar arasındaki fark öğretmen ve onların çalışma imkânı arasındaki fark kadardır. Bu da hiçbir zaman yüzde elliyi geçmez diye düşünüyorum.





S: Zincir okullar hakkında görüşleriniz nedir, üç yıl açılmasına izin verilmesin görüşü var.





C: Bu uygulamada yanlış varsa tümden yasaklamak günümüz gerçeğine pek uymayan yaklaşımdır. Liberal yapı içerisinde komünist bir anlayıştır. Benim yapıma uymadığı için ben zincir okula sıcak bakmadım. Ama kendi yapısına uygun görenler yapabilir. Burada sorun kriterdir. Mesela üniversite kurarken YÖK bir sürü kriter arıyor. Mali yapıda yeterlilik, vakıf mütevellisinde yer alan kişilerin araştırılması, fiziki ortam, amaç vs. Bu kriterleri koymakta yerden göğe kadar haklı da. Şimdi sorarım, temel eğitim yükseköğretimden daha mı önemsiz de yüz bin lirası olan okul açabiliyor? Bence temel eğitim daha önemlidir. O zaman devletimiz buna göre yaptırımlar getirmeli. Zincir okul meselesinde de her halkanın kefili merkez olmalı. Kriterleri gerçekçi olduktan sonra ülkemizde özel okulların sayısının artmasında sakınca yok, aksine fayda vardır.





S-Yıllarca sınav sistemini eleştirdiğinizi biliyoruz.Bu güne bakıldığında neler söylersiniz.





C- Özellikle 80’lerden itibaren dershane ve sınavlar hayatımızı daha da çok ikame etmeye başladı.40 yıldır lise ve üniversitelere çeşitli sınavlarla girildi.Bu sınavlarda doğru yapanla yanlış yapanı ayırmaktan ziyade;bir soruyu 1 dakikada yapanla 3 dakikada yapanı ayırdık.Yani bir dakikada yapan bilmiş kabul edildi,üç dakika ölçüp biçip yapabilen öğrenci bilmemiş kabul edildi.Böyle olunca da ülkemizin her yerinde okullar ve dershanelerde çocuklarımız bir soruyu bir dakikada cevaplayabilmek için çalıştılar,çalıştırıldılar.Sınav başarısına odaklanan bazı okullar programlarını bile buna göre değiştirdi.Bu alanda büyük bir rekabet başlatıldı.Cevaplama hızı artırılmaya çalışıldı.40 saniye…30 saniye…Sonuç olarak bu durum,yeteri kadar düşünmeden,ilerisini gerisini ölçüp biçmeden hemen karar vermeye eğilimli kuşaklar yetiştirmemize sebep olmuş olabilir.
Bu gün iş hayatının her alanında yer alan insanlarımız böyle bir süreçten geçmiş olanlardır. Siz, biz, memur, sanayici, işçi vs. Belki de daha kurumsal şirketlerimizin olmayışının önemli bir nedeni de bu olabilir.Sosyologlara sormak lazım yeterince düşünmeden hemen tepki veren bir millet olmamızın nedenini. Bu fikrimin sağlamasını şöyle yapıyorum.





Birileri 80’lerden beri yapılan sınavlarda ilk üçe giren öğrencileri araştırsın. Bu gün nerdeler?Hayat başarıları sınav başarılarıyla orantılımı? “Bence Sn. Cumhurbaşkanımızın “Dünyadan kopmadan milli değerlerine bağlı eğitim” iradesi çok doğru bir husustur. Bu anlayışı idrak etmede YÖK daha başarılı olmuştur.”


banner36
Yorumlar (0)
banner6