
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman “Her konuda geri geri gittiğimiz endişesi yaşıyoruz. Çocuklarımız, bu memlekette gelecek kurabilir miyim? Sorusunu soruyor. Topraksızlaşıyoruz ve varoluşumuz da tehdit ediliyor” dedi
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Boğaziçi, Kumyalı ve Derince köylerini ziyaret ederek bölge halklarıyla bir araya geldi.
Ziyaretlerde yaptığı konuşmada nüfus politikasının önemine işaret eden Erhürman, “Nüfusu saymak yetmez, nüfus politikasına ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Erhürman, “Her konuda geri geri gittiğimiz endişesi yaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Ekonominin güneye kaydığına işaret eden Erhürman, “Mantıken açıklanabilir bir tarafı yok. Euro 37 lirayken nasıl olur da güney daha ucuz olur?” diye sordu. Daha bir sene önce marketlerde Türkçe “duyulmadığına” dikkat çeken Erhürman, kendine hükümet diyen yapının bakanlarının hiç çekinmeden, “Ekonomi güneye kaymadı” dediğine işaret etti. Merkez Bankası’nın kendi yayınladığı raporda bir seneki değişimin gözler önüne serildiğinin altını çizen Erhürman, “Bu ülkenin Ticaret Odası Başkanı ‘Allah acısın güneye geçemeyenleri’ dedi. Bu, ekonomi yönetimi açısından yarattıkları anlaşılması mümkün olmayan bir durum” diye konuştu. Asgari ücretin Euro cinsinden de arttığını vurgulayan Erhürman, “Ama gelin görün ki rakam büyüyor, alım gücü düşüyor. Para yükseliyor, alacağımız azalıyor. Ekonomi alanındaki yarattıkları çarpıklık ortada” dedi. Sağlık sektörünün de her geçen gün geriye doğru gittiğine işaret eden Erhürman, kanser hastalarının ilaçlarının memlekete geç geldiğini anımsattı. “Nüfusu saymak yetmez, nüfus politikasına ihtiyacımız var” diyen Erhürman, adına hükümet diyen yapının geri döndürülemez zararlar verdiğini belirtti. Tufan Erhürman, “Çocuklarımız, bu memlekette gelecek kurabilir miyim? Sorusunu soruyor. Torpaksızlaşıyoruz ve varoluşumuz da tehdit ediliyor. İnşaat sektörünü sürdürülebilir hale getirin dedik. Öyle bir noktaya getirdiler ki hem inşaat sektörünü batma noktasına getirdiler hem de biz topraksızlaştık” diye ekledi.
Erhürman, Kıbrıs konusunda ise Kıbrıs’ta çözümün artık acil bir zorunluluk haline geldiğinin altını çizdi.
Gayri resmi toplantının söz konusu çevresel faktörler göz önünde bulundurularak ele alınması gerektiğine işaret eden Erhürman, gayri resmi toplantının alışılmış bir müzakere sürecinin devamı niteliğinde olmadığını kaydetti. Resmi toplantının zemininin, iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı federasyon olduğunun altını çizen Erhürman, “Masada garantör ülkeler ve iki toplum lideri yer alırken, Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) de sürecin çeperinde yer almaktadır. Arka kapı diplomasisinin bu süreçte çok yoğun olacağını düşünüyorum. Bu masadan kesin bir çözüm çıkmasını beklemek fazla iyimser bir yaklaşım olacaktır. Ancak bu toplantı, diyaloğun devamını sağlayan niteliktedir” dedi. “İki toplum lideri, yeni geçiş noktalarının açılması konusunda bile anlaşmaya varamıyorsa ve bu konu garantörlerin de yer aldığı bir masada konuşulacak seviyeye gelmişse, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının özne olma durumlarının zayıfladığı yönünde eleştiriler kaçınılmazdır” diyen Erhürman, iradelerin net bir şekilde ortaya koyulması gerektiğinin altını çizdi.
Tufan Erhürman, “Sayın Tatar’ın Luricina ve Haspolat geçiş noktalarını gündeme getirdiğini, Sayın Hristodulidis’in ise farklı öneriler sunduğunu gördük. Sayın Tatar’ın, “Geçiş noktalarını konuşacaktık, gençlik komitesi nereden çıktı?” dememesi gerekir. Sayın Hristodulidis’in de “Ben sekiz öneri sundum, ya hepsi kabul edilir ya da hiçbiri kabul edilmez” dememesi gerekir. Mesele, bir konuda anlaşma sağlamaktır. Her yeni geçiş noktası hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler için rahatlatıcı bir adım olacaktır. İki toplum arasındaki ilişkilerin yakınlaşmasını sağlayacak bir gençlik teknik komitesinin kurulmasının da hiçbir zararı yoktur” dedi. Bazı kesimlerin, “Bizim gençlerimiz ABD veya AB’nin etkisi altında olabilir, bu yüzden böyle bir komite kurulamaz” şeklindeki yaklaşımlarını son derece yanlış olarak niteleyen Erhürman, “Kendi gençlerimize güvenmiyorsak, asıl sorun içimizdedir” ifadelerini kullandı.
Tarihe karışması gereken ilkel yaklaşımlardan kurtulmak gerektiğini vurgulayan Erhürman, “Aynı şekilde, Sayın Hristodulidis’in de sürece samimi yaklaşması önemlidir. “Sekiz maddenin sekizi de olacak” diye diretmenin bir anlamı yoktur. Hiç olmazsa bu süreci başlatmayı başarın. Ancak görüyoruz ki, en küçük adımlar bile atılamaz hale gelmiş durumda” diye konuştu. Türkiye’nin bölgedeki askeri gücüne karşı, Güney Kıbrıs’ın kendini koruyacak bir savunma mekanizması oluşturmak istediğini, bu nedenle Hristodulidis’in, büyük güçlerin bölgedeki varlığını kaçınılmaz gördüğünün satır aralarında okunduğunu belirten Erhürman, Hristodulidis’in yapmaya çalıştıklarını eleştirdi ve “Büyük güçler geldiklerinde asla arka planda kalmazlar. Kıbrıs Türk tarafı zaten dört buçuk yılda özne olma pozisyonunu kaybeder duruma geldi, Kıbrıs Rum tarafı da büyük ölçüde kaybetme yoluna giriyor. Çözüm artık daha acil bir zorunluluk haline gelmiştir” dedi.
Mevcut durumun sürdürülemez olduğuna işaret eden Erhürman, iç politika ile dış politikanın birbirinden ayrı değerlendirilemeyeceğini kaydetti. “Kıbrıs sorunu, ekonominin güneye kayması meselesiyle doğrudan bağlantılıdır. İnşaat ve turizm sektörlerinde yaşanan gelişmeler Kıbrıs sorununun bir parçasıdır. Güvenlik sorunundan nüfus politikalarına kadar tüm meseleler Kıbrıs sorunuyla iç içe geçmiştir” diyen Erhürman. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde de bu konuların tartışılması gerekeceğini belirtti. Geçmişte de müzakere süreçlerinin yaşandığına dikkat çeken Erhürman, ancak şu anki sürecin, adanın geleceği açısından yaşamsal bir öneme sahip olduğunun altını çizdi. “Bugün, içinde bulunduğumuz durumun ciddiyetini kavramak zorundayız. Ancak görüyoruz ki, vizyon o kadar kısa vadeli ki tek düşünce “Ben koltukta nasıl kalabilirim?” sorusuna indirgenmiş durumda” diye konuşan Erhürman, herkesin işin ciddiyetinin farkına varması gerektiğine vurgu yaptı. ABD ile Güney Kıbrıs arasındaki anlaşmaların, basit meseleler olmadığını ifade eden Erhürman, “Eğer adanın geleceğini sadece kendi idealize ettiğiniz düşünceler doğrultusunda şekillendirebileceğinizi sanıyorsanız, Kıbrıs meselesinin ciddiyetini kavramamışsınız demektir. Asıl mesele, laf değil iş üretmektir. Kararlı bir duruş sergilememiz gerekmektedir” dedi.