banner26

Türkiyeli Yetkililerle Her Konuda Aynı Düşünmek Mümkün Olmadığı Gibi Zorunlu da Değildi

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in çağrısıyla 25 Kasım’da Berlin’de üçlü bir toplantı gerçekleştirileceğini anımsatarak, bu toplantıda her zaman olduğu gibi meşru hak ve çıkarları koruma kararlılığı içerisinde, gerçekçi ve yapıcı tutumlarını sürdüreceklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Akıncı, “Kıbrıs sorununun adadaki iki toplumun eşitliğini, güvenliğini ve özgürlüğünü teminat altına alan iki kurucu devlete dayalı adil ve kalıcı federal bir çözüme kavuşturulmasına yardımcı olabilecek her ortamı ve fırsatı değerlendirmek, en başta halkımıza karşı sorumluluğumuzdur.

Güncel 20.11.2019, 12:11 20.11.2019, 12:11
20
Türkiyeli Yetkililerle Her Konuda Aynı Düşünmek Mümkün Olmadığı Gibi Zorunlu da Değildi
banner32

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, BM Genel Sekreteri Antonio
Guterres’in çağrısıyla 25 Kasım’da Berlin’de üçlü bir toplantı
gerçekleştirileceğini anımsatarak, bu toplantıda her zaman olduğu gibi meşru
hak ve çıkarları koruma kararlılığı içerisinde, gerçekçi ve yapıcı tutumlarını
sürdüreceklerini belirtti.





Cumhurbaşkanı Akıncı, “Kıbrıs sorununun adadaki iki toplumun
eşitliğini, güvenliğini ve özgürlüğünü teminat altına alan iki kurucu devlete
dayalı adil ve kalıcı federal bir çözüme kavuşturulmasına yardımcı olabilecek
her ortamı ve fırsatı değerlendirmek, en başta halkımıza karşı
sorumluluğumuzdur. Ben sorumluluğumun bilincinde olarak Berlin’de bulunacağım.
Umarım muhatabımın tutumu da aynı olur” dedi.





Akıncı, yaptığı yazılı açıklamada,  Berlin’de yapılacak üçlü görüşme ve şahsına
yöneltilen eleştirilere de yanıt





“SÜREKLİ AYAR VERME TELAŞIYLA HAREKET EDENLERE TAVSİYEM,
YÜZLERİNİ HALKA DÖNMELERİ VE TOPLUM İRADESİNE SAYGI GÖSTERMELERİDİR”





“Böylesi bir görüşmeden önce, içimizde ısrarla sergilenen
kimi yaklaşımlar karşısında ise daha fazla sessiz kalmak mümkün değildir” diyen
Akıncı, şunları kaydetti:





“Örneğin daha önce Kıbrıs Türk halkının iradesini temsil
etmediğimi iddia ederek Berlin’e gitmemem yönünde çağrı yapan Başbakan, şimdi
ise, Kıbrıs Türk halkını ve ülkenin tamamını temsil etmekte olduğumu
söyleyerek, Berlin’de sözlerime dikkat etmem gerektiğini belirtmektedir.





Elbette herkesin ağzından çıkacak olanları önceden ölçüp
tartması gereklidir. Hayatım boyunca önce konuşup sonra düşünenlerden olmadım.
Ya da sufle alarak konuşma ihtiyacı hissetmedim.





Ben Kıbrıs Türk halkının ne istediğini; Kıbrıs Türk halkı
ise benim ne için çalıştığımı, nerede nasıl konuştuğumu iyi biliyor. Kendi
kafalarındakini başkalarına empoze ederek, sürekli ayar verme telaşıyla hareket
edenlere tavsiyem, yüzlerini halka dönmeleri ve toplum iradesine saygı
göstermeleridir.”





“HEM GERÇEKLERDEN HEM CİDDİYETTEN UZAK BİR TAVIR”





Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:





“Öte yandan son zamanlarda İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali
Talat’ın, düzenli olarak şahsıma yönelik gerçekleri çarpıtarak bazı suçlamalar
yönelttiği ve bu şekilde gündem yaratmaya gayret ettiği dikkat çekiyor. Son
olarak işi öyle bir noktaya taşımıştır ki, haksız suçlamaları daha fazla
yanıtsız kalamaz.





Göreve seçildiğim ilk günden beri, Kıbrıs sorunun çözüme
kavuşturulabilmesi için, oturup beklemeden, inisiyatifler alarak ve fırsatlar
yaratmaya çalışarak hareket ettim. Kıbrıs Türk tarafı benim dönemimde aktif bir
şekilde sürecin içinde ve hatta yeri geldikçe sürecin sürükleyicisi oldu.





Bütün bunlar yaşanırken elbette Türk tarafının bir bütün
olarak hareket etmesinin önemini bilerek davrandık. KKTC olarak her aşamada
Türkiye ile istişare içinde olduk, görüşlerimizi anlattık, görüşlerden istifade
ettik. Bazı durumlarda inisiyatif almamız gerektiğinde de bunu yapmaktan
çekinmedik. Kıbrıs, beşli konferans aşamasına böyle ulaştı. Orada da gerek
kendi içimizde, gerekse Türkiye ile yakın istişare içinde çalışıldı.





Bunca gelişmeden sonra Kıbrıs sorununun halen niçin
çözülemediğini anlamak için derin analizlere gerek yoktur. Buna karşın
‘Akıncı’nın Türkiye olan ilişkileri Kıbrıs’ta çözümü imkansızlaştırıyor’ demek,
hem gerçeklerden hem ciddiyetten uzak bir tavırdır.”





“UYUM, İLKELERDEN SAPMADAN FARKLI GÖRÜŞLERİN AÇIKÇA İFADE
EDİLEREK SENTEZE ULAŞILMASIYLA SAĞLANIR. BUNUN OLMADIĞI YERDE UYUM DEĞİL, BİAT
VARDIR”





Türkiyeli yetkililerle her konuda aynı düşünmenin mümkün
olmadığı gibi zorunlu da olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Akıncı, bunun
demokrasinin en doğal sonuçlarından biri olduğunu ifade etti. 





Akıncı, Kıbrıs Türk tarafından kaynaklanan herhangi bir
diyalog eksikliğinin de söz konusu olmadığını belirtti ve şu ifadeleri
kullandı:





“Kendi görüşünü ve duyarlılıklarını ifade etmemeyi ‘iyi
ilişkinin’ reçetesi sayan siyaset anlayışları da olabilir. Ben hiçbir zaman bu
anlayışı benimsemedim. İyi bir ilişkinin ilk şartı eşit iletişim, dürüstlük ve
açıklık olmalıdır. Uyum, ilkelerden sapmadan farklı görüşlerin açıkça ifade
edilerek senteze ulaşılmasıyla sağlanır. Bunun olmadığı yerde uyum değil, biat
vardır ve bu anlayışın hiçbir tarafa yararı yoktur.





KKTC Cumhurbaşkanı, Kıbrıs Türk halkının çıkarları ve
geleceği için söz söylemeye ve uğraş vermeye devam edecektir. Bunu yaparken her
zaman olduğu gibi halkına kulak vermeyi ve onun sesi olmayı sürdürecektir. 





Kimse bizden kaderimize razı bir biçimde oturup kalmamızı
beklememelidir. Kıbrıs Türk halkının çıkarları neleri gerektiriyorsa, onları
söyleyip onları yapacağız. Kendimize güvenerek hep devrede kalacağız;
ilişkilerimizi açık ve samimi bir iletişim içinde sürdüreceğiz. Gerekli
durumlarda her türlü diyalog ve istişare mekanizması daha önce de olduğu gibi
elbette yürürlükte olacaktır.”





“ÇÖZÜM EN BAŞTA İKİ TOPLUM TARAFINDAN BENİMSENMELİDİR Kİ
YAŞAYABİLİR OLSUN”





Kıbrıs sorununun çözümü için gerek Türkiye’nin gerekse diğer
garantör ülkelerin katkı ve desteğinin kaçınılmaz olduğunu belirten Akıncı,
bunun da ötesinde BM’nin, AB’nin ve en genel anlamda uluslararası toplumun ilgi
ve yardımının da gerekli olacağını ifade etti.





Cumhurbaşkanı Akıncı, “Ancak unutulmaması gereken en önemli
gerçek, en başta Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların çözümü istemesi ve bu
yönde ortaya çaba koymasının zorunluluğudur. Bulunacak çözüm en başta iki
toplum tarafından benimsenmelidir ki yaşayabilir olsun. Bu bilinçle çalışmalarımızı
Berlin’de de sürdüreceğiz” dedi.


Yorumlar (0)
banner6