banner26

'Olmayacak çirkinlikte yazılar yazdırıldı… Organize bir şekilde oldu'

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, kendi direniş gücüyle yıllarca ayakta duran Kıbrıs Türk halkının geldiği noktaya Türkiye’nin de desteği ve yardımıyla geldiğini ancak Kıbrıslı Türklerin yıllar içinde vermiş olduğu mücadeleyi görmezden gelmenin doğru bir yaklaşım olmadığını belirtti. Cumhurbaşkanlığı makamına kimin geleceğine de yine Kıbrıs Türk halkının karar vereceğini kaydeden Akıncı, DW Türkçe'ye verdiği röportajda,  “Yeniden aday olacak mısınız?” sorusuna ise “Yeni yılla beraber her şeyin şekilleneceğini düşünüyorum.

Güncel 25.10.2019, 13:27 25.10.2019, 13:27
37
'Olmayacak çirkinlikte yazılar yazdırıldı… Organize bir şekilde oldu'
banner32

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, kendi direniş gücüyle yıllarca
ayakta duran Kıbrıs Türk halkının geldiği noktaya Türkiye’nin de desteği ve
yardımıyla geldiğini ancak Kıbrıslı Türklerin yıllar içinde vermiş olduğu
mücadeleyi görmezden gelmenin doğru bir yaklaşım olmadığını belirtti.





Cumhurbaşkanlığı makamına kimin geleceğine de yine Kıbrıs
Türk halkının karar vereceğini kaydeden Akıncı, DW Türkçe'ye verdiği
röportajda,  “Yeniden aday olacak
mısınız?” sorusuna ise “Yeni yılla beraber her şeyin şekilleneceğini
düşünüyorum. Yanıtımı da o günlerde öğreneceksiniz” yanıtını verdi.





“VERMEK İSTEDİĞİM MESAJ, DİPLOMASİNİN DİYALOĞUN ASIL İLAÇ
OLDUĞUYDU”





Cumhurbaşkanı Akıncı, Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin
değerlendirmesinin Türkiye’de ve Kıbrıs’ta yol açtığı tepkileri bekleyip
beklemediğine ilişkin soruyu cevaplarken “O abartılı bir tepki oldu. Eğer benim
dediklerimi beni biraz da tanıyarak, normal içeriğiyle okuyup anlama gayreti
olsaydı, tepkiler bu kadar büyük olmazdı” dedi.





1974’le ilgili ilk defa konuşmadığını ve “bu harekat
olmalıydı, olmamalıydı” tartışmasını gündeme getirmediğine işaret eden Akıncı,
kendisinin, Barış Harekâtı ve Barış Pınarı Harekâtı benzerliğinden hareket
ederek orada bir saptamada bulunduğunu belirtti.





Akıncı, “O saptamam da gerçek hayatın kendisinden
kaynaklanan bir saptamaydı. Çünkü 1974’te ben bulundum o harekâtta, diğer bütün
genç Kıbrıslılar gibi görev aldım. Yanımda arkadaşlarım şehit düştü ve evet,
onun biz adına Barış Harekâtı dedik ama bunun gerçek anlamda bir savaş olduğunu
bizzat içinde yaşayarak gözlemledim” dedi.





Diplomasi ve diyaloğun asıl ilaç olduğu mesajını vermek
istediğini vurgulayan Akıncı, “Dikkat edilirse ben beşinci günde verdim o
mesajı ve hemen benim o mesajı verişimden beş gün sonra da gerçekten de
diplomasi ve diyalog devreye girdi. Ve silahların susup insanların konuşmaya başladığı
bir ortamda da olumlu bir sonuca gidildi” şeklinde devam etti.





“DİYALOGDAN KASTIM, TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİSİNİN YENİDEN TESİS
EDİLMESİNE YÖNELİKTİ”





Cumhurbaşkanı Akıncı, şöyle devam etti:





“Ben size şunu söyleyeyim: Türkiye’nin terör belasını
elbette biz önemsiyoruz ve bundan bir an önce Türkiye’nin kurtulmasını arzu
ediyoruz. Bunu istemeyen bir Kıbrıs Türk insanı olacağını düşünmek de abesle
iştigaldir. Ama bunun ne şekilde olabileceğiyle ilgili farklı düşünceler
olabilir. Suriye’de 10 yıla yaklaşan bir savaş sürüyor ve bunun da artık doyum
noktasına geldiğini görüyoruz. Esad rejimin de artık yerinde durduğunu da
görüyoruz ve onunla ilişkinin de bir şekilde kurulmasının kaçınılmaz olduğunu
anlıyoruz. Yani benim orada, asıl diyalogdan kastım, Türkiye ile Suriye’nin
ilişkisinin yeniden tesis edilmesine yönelikti o da çarpıtıldı. ‘Akıncı ‘terör
örgütleriyle masaya otursun Türkiye’ dedi’ şeklinde algılanıp yorumlanmak
istendi. Benim öyle bir çağrım olmadı, devletler kiminle nasıl görüşecekler
onun kararını kendileri verir. Ama ben bakınız, biz o kadar yakınız ki bu
savaşa bir gün sabaha karşı bir füzenin düşüşüyle uyandık biz ve hemen koşa
koşa o alana gittik. Dolayısıyla hem 74’ü yaşamış, hem de savaşın dehşetini
bilen ve bu alanın gelecek kuşaklarının artık savaşın değil, kanın gözyaşının
değil, barışın nimetlerinin paylaşılması gerektiğine inanan, düşünen ve bu
uğurda da yıllardır uğraş veren bir kişi olarak bir temennimi ifade ettim.”





"KIBRISLI CUMHURBAŞKANLARI NEYİ NE AMAÇLA SÖYLEDİĞİNİ
BİLEN İNSANLARDIR"





Akıncı, açıklamasının Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
Erdoğan tarafından “haddini bilmemek” şeklinde nitelendirilip, “oturduğu makam
Türkiye Cumhuriyeti sayesinde verilmiştir” demesine ilişkin soruyu yanıtında,
şunları söyledi:





“Şimdi, bakınız, bu, makam sizin de şu anda içinde olduğunuz
makam, ta 1960’lardan, rahmetli doktor Fazıl Küçük’ün Cumhurbaşkanlığı
muavinliğinden itibaren, rahmetli Denktaş, ondan sonra gelen Cumhurbaşkanları
ve ben. Şimdi geçmişte bu makamlara nasıl gelinirdi, nasıl gidilirdi o ayrı bir
tartışma konusu. O da ayrı bir program konusu olur ama son yıllarda özellikle
Kıbrıs Türk demokrasisinde ciddi gelişmeler oldu. Ve bu makama nasıl gelinip
nasıl gidileceğine bir tek makam karar veriyor; o da Kıbrıs Türk halkı. Onun
dışında bir şey değil ama eğer burada tabii Sayın Erdoğan’ın söylemek istediği,
Türkiye’nin de desteği ve katkısıyla burası ayakta duruyor; evet doğru, bunu
inkar eden yine bir tane Kıbrıslı Türk yok. Ama burada Kıbrıslı Türklerin
yıllar içinde vermiş olduğu mücadeleyi görmezden gelmek de doğru bir yaklaşım
değil. Kıbrıs Türk halkı bu noktaya evet Türkiye’nin de desteği ve yardımıyla
gelmiştir. Ama en başta Kıbrıs Türk halkı kendi direniş gücüyle ayakta
durabilmiştir. Bunun da bilinmesi lazım. Bunun da ötesinde, Kıbrıslı Türk
Cumhurbaşkanları, neyi ne amaçla söylediklerini bilen insanlardır. Dolayısıyla
o konuyla ilgili yakıştırmaları da kesinlikle kabul etmemiz mümkün değildir”





“HALKIMIN İÇİNDEN HİÇBİR ZAMAN KOPMAMIŞ BİR KİMLİĞİM”





Cumhurbaşkanı Akıncı, açıklamalarına Kıbrıs siyasetinden de
eleştiriler geldiğinin hatırlatılması üzerine “Ben halkımın verdiğim mesajlarla
ne kadar özdeşleştiğini bir bir yaşıyorum. Halkımın içinden hiçbir zaman
kopmamış olan bir kimliğim. Ama Kıbrıs Türk siyasetinde her siyasette olduğu
gibi, durumdan vazife çıkaranlar da vardır” yanıtını verdi.





 “Bir siyasetçi
halkıyla var olur ya da halkı istemezse ortadan kaybolur. Kıbrıs Türk
siyasetinde benim şimdiye kadar varlık nedenim hep halkım olmuştur” sözleriyle
devam eden Akıncı, şöyle devam etti:





“Ortaya çıkmış bir durumu kendince fırsata çevirip olaydan
nemalanmaya çalışma durumları da söz konusudur. Bunlar olmuştur, üzülerek
bunları gördük. Ama bir şey daha var, halk da gördü. Dolayısıyla Kıbrıs Türk
siyasetiyle ilgili söyleyeceklerimin ötesinde de bir şeye daha değinmem lazım
bu konu kapanmadan; buradan yapılan eleştiriler genellikle düzeyli eleştiriler
olmuştur”





"OLMAYACAK ÇİRKİNLİKTE YAZILAR YAZDIRILDI..  ORGANİZE BİR ŞEKİLDE OLDU”





Aldığı tehdit ve hakaretlerle ilgili Kıbrıs ve Türkiye’de
soruşturma noktasında neler yapıldığının sorulması üzerine Akıncı, “Fikri
fikirle çürütürsünüz ve bu konu kapanır ama sövgüyle tehditle bertaraf
edemezsiniz fikirleri. Dolayısıyla gelinen noktada başsavcılığa ve polise
bunları aktardık. Bir kopyasını da Büyükelçiliğe gönderdik. Onlar Türkiye’ye
intikal ettirdiklerini söylediler, sonucu göreceğiz” yanıtını verdi.





Akıncı, “Fikirler farklılaşabilir. İşte benim de
farklılaştığım gibi. Ama bu farklı düşünce hiçbir zaman hakareti, sövgüyü,
aşağılamayı ve hatta dediğiniz gibi ölüm tehditlerine vardırılmayı hak
etmemektedir. Asıl bunları yapanlar ve yaptıranlar hadlerini aşanlardır” dedi.
“Çok belli ki organize bir şekilde, sistemli bir şekilde bizim hesaplarımıza
sövgüler yağdırıldı. Olmayacak çirkinlikte yazılar yazdırıldı” diyen Akıncı,
şöyle devam etti:





“Ben bir ilavede daha bulunmak istiyorum: Türkiye’nin,
özellikle komşularıyla, bölge ülkeleriyle ve buna ek olarak, Avrupa Birliği ile
ilişkilerinin iyiye gitmesi bizim ancak mutlulukla istiyebileceğimiz  bir husustur. ‘Bunu niye istiyorsunuz?' diye
sorabilirsiniz. ‘Size ne?' diye bir soru gelebilir. Evet biz bunu istiyoruz”





"İLİŞKİLERİ SORUNLU BİR TÜRKİYE KIBRIS TÜRKLERİ’NİN
YARARINA DEĞİL"





Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye’nin Ortadoğu politikasının
Kuzey Kıbrıs’ı nasıl etkileyeceğine ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:





“Bakınız, Türkiye, Mısır’la iyi ilişkiler içindeyken Rum
tarafının Mısır’la çok mesafeli bir duruşu vardı. Türkiye’den boşalan her alana
istisnasız Rum tarafı Yunanistan’la birlikte üçlü bir şekilde ilişkiler
geliştirdi. Mısır’la aynı şekilde oldu, İsrail’le aynı şekilde oldu, Ürdün’le
aynı şekilde oldu. Yani görebildiğimiz kadarıyla Türkiye’den boşalan tüm
alanlara bir şekilde Rum ve Yunan diplomasisi girişimde bulundu ve bunun Doğu
Akdeniz’deki enerji politikalarıyla çok yakından ilişkisi olduğunu
görebiliyoruz. Aynı şekilde AB’nin içinde de maalesef  tam üye konumunda Rum tarafı, Yunanistan’la
birlikte. Orada da Türkiye’yi sıkıntıya sokan tavırlar gelişiyor. Yani
ilişkileri sorunlu bir Türkiye Kıbrıs Türkleri’nin yararına değil. Dolayısıyla,
Suriye ile başlayarak, diğer bölge ülkeleri ile ilişkileri gelişmiş bir
Türkiye, en başta Türkiye için yararlı ama aynı zamanda Kıbrıs Türkleri için de
yararlı”





“KENDİ YARARLARIMIZA ÖNCELİK VEREN BİR POLİTİKA
İZLEYEBİLMELİYİZ”





Akıncı, Rusya ile ABD arasındaki çekişmenin Kuzey Kıbrıs’ı
ve Doğu Akdeniz’i nasıl etkilediğine ilişkin soruyu yanıtında şunları söyledi:





“Şimdi tabii bu Soğuk Savaşın iki ayrı gücünün Soğuk Savaş
bitmiş olasa da rekabetleri devam ediyor. Biz bunu görüyoruz. Ama Kıbrıs’la
ilgili olarak biz bu güç çekişmesinin ötesinde artık Kıbrıs’ta bir çözümü istemeli
ve büyük ülkelerin çıkarlarının ötesinde kendi yararlarımıza öncelik veren bir
politika izleyebilmeliyiz. Bu bağlamda BM Genel Sekreteri de son zamanlarda
yardımcı olmaya çalışıyor. Öyle umarım ki Rum tarafı da artık daha gerçekçi
davransın, Kıbrıslı Türklerin en az kendileri kadar bu topraklarda hak sahibi
olduğunu ve denizlerde ki kaynaklarda da hak sahibi olduğu gerçeğini
içselleştirsin ve önümüzdeki dönemde yeni bir barışçı denklem kurabilelim. O
yönde çalışmalar var. Genel Sekreter de bunda istekli. Biz Kıbrıslılar ve en
yakınlarımız Türkiye ve Yunanistan bunun idrakinde olmazsak o büyük güç çıkar
çatışmaları bizleri hep olumsuz olarak etkileyecektir”





"ENERJİ OLAYINI İŞBİRLİĞİ ALANI HALİNE
DÖNÜŞTÜRELİM"





Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki politikasının etkilerinin
sorulması üzerine Akıncı, “Doğu Akdeniz politikası hepimizin onayladığı ve
savunduğu bir politikadır” dedi.





Akıncı, şöyle devam etti:





“Çünkü  ben bunu
defalarca altını çizerek vurguladım. Yine sorunuz üzerine burada da
açıklayayım: Doğu Akdeniz enerji denkleminin Türkiye’yi ve Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ni dışlaması mümkün değil. Hep bir eksik yanı kalacaktır bu işin ve
sonuca da ulaşamayacaktır. İşte ‘Eni’ örneğini verdiniz; üçüncü parselde kazı
için gitti ve bunu yapamadı. Sonra yedinci parseldeki kazısından vazgeçti. Ve
bunun gibi daha başka unsurlar... Ancak bizim masada önerimiz var. 2011’de
sunduğumuz ve 13 Temmuz’da benim yeniden ve daha genişleterek sunduğumuz bir
öneri var. Biz bu işi ortaklaşa yapalım diyoruz. Bir komite kuralım diyoruz Rum
tarafına, aklın yolu budur diyoruz. Doğu Akdeniz’deki enerji olayını bir
gerginlik vesilesi olmaktan çıkarıp, bir işbirliği alanı haline dönüştürelim
diyoruz. Çünkü bu konuda izlenebilecek üç yol var: Ya Kıbrıs sorunun başarılı
bir şekilde sonuçlanmasını bekleyeceksiniz; iki taraf da bir nevi moratoryum
yapacak. Eğer bunu yapamıyorsak, işbirliği yapacağız. İşte bizim önerimizi
değerlendireceğiz. Bir komite kuracağız ve o komitede kayanakların nasıl
bölüşüleceğini kararlaştıracağız. Bundan sonraki süreçleri birlikte
planlayacağız. Ya da her ikisi de olamıyorsa herkes ayrı ayrı yapacak: Yani şu
anda olan. Tercih edilen bugünkü durum değil. Tercih ettiğimiz; önerimiz
ışığında -eğer varsa onların da alternatif makul önerileri, onları da
değerlendirerek- diplomatik bir çıkış yolu bulmaktır. Yani bu konuyla ilgili
olarak, akıl yolu, mantık yolu da budur”





“ÖNERİMİZ ZEMİN BULMAYA BAŞLADI”





Cumhurbaşkanı Akıncı, sözünü ettiği diplomatik çıkışa
ilişkin umut taşıyıp taşımadığının sorulması üzerine “Şu an için Rum tarafı
bunu maalesef kendi egemenlik alanı olarak görüyor. Ve bunu müzakerelerin
dışında mütalaa etmeye devam ediyor. Bu son derece yanlıştır” dedi.





Türk tarafının önerisinin zemin bulmaya başladığını ve bazı
Avrupa ülkelerinin, sayıları çok olmasa da, bu önerinin kolay kolay
öldürülemeyeceği ve bunun öldürülmemesi gerektiği görüşünde olduğuna işaret
eden Akıncı, şöyle devam etti:





“Almanya’nın arabuluculuk teklifi olduğunu biliyoruz.
İsviçre’nin bu yönde adımlar attığını biliyoruz. Ancak BM Genel Sekreteri’ne ve
AB Komisyon Başkanı Junker’e de ben bu önerileri gönderdiğimde yazılı cevap
verdiler ve bu cevaplarında bu öneriyi olmusuzlayan, dışlayan hiç bir unsur
yoktu. Belki bulundukları konum itibarıyla Kıbrıs Türk önerisine açık destek
vermediler ama cümlelerinin arasında bunun pozitif bir girişim olduğunu imasını
biz gördük. Bu konuda akıl yolunda ilerlenmesini istemeyi sürdüreceğiz”





"MARAŞ KARARI HÜKÜMETİN"





Cumhurbaşkanı Akıncı, “Kapalı Maraş'ın açılması konusununun
Rumların Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerine verilmeye çalışılan bir yanıt
mı?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:





“Bizde Başkanlık sistemi yok biliyorsunuz. Ne Türkiye'deki
gibi ne de güneydeki gibi bir sistem yok biliyorsunuz. Bizde doğrudan halk
seçiyor cumhurbaşkanını ama hükümet meclis içinden çıkıyor, başbakan ve yürütme
organı var. Maraş kararı hükümetin aldığı bir karar. Bizimle biraz da kopukluk
içinde alınmış karar olduğunu da saklamaya da gerek yok. Maraş konusu hükümetin
açıklamalarına göre sadece envanter için gündeme getirildi: Sayacağız binaları.
Gerçi bizde bir envanter var. Ama güncellenecek, ona da bir itirazım olmadı
önceden haberim olmadığı halde. Ancak bundan sonraki adımlar son derece önemli.
Bunun uluslararası hukuk içinde ve BM ile çatışarak olmaması gerektiğinin
altını çizdim ben ilk günden beri. Bunun da bu şekilde ve elbirliği ile devam
etmesi gerekir. Elbette bunun içinde hem hükümet hem muhalefet,
cumhurbaşkanlığı ve Türkiye yetkilleri bir araya gelip bunlar ciddi ciddi
konuşulması lazım. Aksi taktirde bizden çok Türkiye'nin başı ağrır bu konularda
ve AİHM'de özellikle. Dikkatli olmakta fayda var”





"HERKES YENİDEN ADAY OLACAK MIYIM DİYE SORUYOR”





“Yeniden aday olacak mısınız?” sorusuna karşılık Akıncı
“Yeni yılla beraber her şeyin şekilleneceğini düşünüyorum. Yanıtımı da o günlerde
öğreneceksiniz” yanıtını verdi.





Akıncı, şöyle devam etti:





“Bu soru son günlerde çok güncel hale gelmeye başladı;
herkes bunu soruyor. Ben her sorunun yanıtını yeri ve zamanı gelince vermeyi
öğrendim siyasi hayatım boyunca. Şu anda biliyor musunuz Kasım ayının
içerisinde Sayın Lute'un gelme durumu var. Bizimle görüşme durumu var. Ne için?
Bir üçlü toplantıya hazırlık için. Kasım ayının sonlarında Avrupa'da bir
şehirde bir buluşuma söz konusu. Genel Sekreter bu daveti yapmış gibi. Henüz
yüzde yüz demeyelim ama yüzde 99. Onun getirisine göre, -iyi bir hazırlık da
yapılabilirse- beşli bir konferansın da -yine her ikisi de gayrıresmi olmak
kaydıyla- toplanılması söz konusu. Ben emeğimi, çabamı bunlara yoğunlaştırmış
durumdayım. Ama bu konuyla ilgili kararın da ondan çok sonraya kalacağı
düşüncesinde değilim. Yeni yılla beraber her şeyin şekilleneceğini düşünüyorum.
Yanıtımı da o günlerde öğreneceksiniz”





“RUM TARAFINA YANLIŞLARINI DAHA NET BİR DİLLE SÖYLEMELERİ
GEREKİYOR”





Cumhurbaşkanı Akıncı, 1 Kasım’da görev başı yapacak AB
Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen döneminden beklentisinin sorulması
üzerine, şunları söyledi:





“Kıbrıs sorunu çözecek olan AB Komisyonu ya da AB’nin
kendisi değil. AB en büyük hatayı, bölünmüş bir adayı arasına üye olarak
almakla yaptı. Üstelik bunu 2004 yılında biz çok büyük oranda referandumda
‘evet’ oyu kullandığımız halde ve Rumlar da bir çözümü yüzde 75 oranında
reddettikleri halde yaptı. Dünya’da örneği yoktur: Bir Kıbrıs Türk tarafı; bir
taraf çözüme, AB üyeliğine ‘evet’ diyecek yüzde 65 oranında ama bir başka
toplumun yüzde 75 ‘hayır’ oyuyla dışarıda kalacak. Ve o ’hayır’ diyen de bütün
Ada adınaymışcasına AB üyesi yapılacak. Ama Sayın Leyen’in yapması gereken;
Kıbrıs Türk toplumuyla ve onun temsilcileriyle sağlıklı bir diyalog kurmaktır.
Çünkü biz de hedef olarak AB’yi görüyoruz. O değerleri içselleştirmiş olan bir
toplumuz. Demokrasiye, insan haklarına, hukuka saygılı bir toplumuz. Çağdaş
medeni Avrupa’yla bir hayat yaşamak; o normlarda yaşamak bizim de hakkımız.  Sadece Rumların yardımlar alarak o seviyeye
gelemeleri -tek taraflı olarak- yanlış. Dolayısıyla bizleri tanımasalar da AB
ile yürütülen bir takım ilişkiler vardır. Bunların geliştirilerek devam etmesi
gerekiyor. Rum tarafına da yanlışlarını daha net bir dille söylemeleri
gerekiyor. Mesela biraz önce konuştuğumuz konu: Doğalgaz konusunda daha tutarlı
davranmaları gerekiyor. Yoksa ‘Kıbrıs Rum tarafı benim üyemdir’ deyip, sadece o
üyelik dayanışması altında Kıbrıs Türk tarafını dışlamaları doğru değil.
Bakınız iki yıldır; Crans Montana’dan bu yana bir Avrupa Birliği ADHOC
Komitemiz vardı, bizim kurumlarımızın standartlarını yükseltmek adına yapılan
çalışmalar vardı. Uzmanlar geliyordu AB’den. Rumların engellemesiyle bütün o
çalışmaları durdurdular. Bunlar son derece yanlış davranışlardır AB’nin
yaptığı”


Yorumlar (0)
banner6